
Çizer: Hüleyde Şenlikçi
Adının ne anlama geldiğini bile bilmiyordu Koi. Tek malvarlığı olan, onu hem güneşten hem yağmurdan koruyan şemsiyesi elinde, düşünüyordu. Her yere sürüklenerek gitmekten çok sıkılmıştı. Yokuşlarda, bayırlarda, çimenlerde yuvarlanarak eğlenmek istiyordu. “Ama nasıl?” diye geçirdi içinden. Çünkü Koi, dört köşesi olan bir kareydi. Bu sivri köşelerle yuvarlanması imkansızdı. Aklına şemsiyesi geldi. Hemen şemsiyesini kapatıp bir baston gibi yere bastırdı. Şemsiyeden aldığı güçle bir köşesinin üzerinde tüm gövdesini havaya kaldırdı ve kendini yan düzleminin üzerine öteye doğru bıraktı. Sonra bir daha, bir daha aynı şekilde köşesinin üzerinde havalanıp diğer yan düzleminin üzerine doğru kendisini öteye doğru bırakmaya devam etti. Oldukça çaba isteyen bir şeydi bu ama çok da eğlenceliydi!
Günler boyunca tekrar tekrar yaptı aynı hareketi. Bir gün köşelerinin artık o kadar da sivri olmadığını fark etti. Daha yuvarlak hatları vardı artık ve şemsiyenin yardımı olmadan da kolaylıkla yuvarlanabilmeyi başarmıştı. Sevinç çığlıkları attı, işte şimdi gerçekten de başarmıştı! Yuvarlanmaya devam etti. Günler geçtikçe tam bir çembere dönüştü Koi. İstediği gibi oradan oraya sevinçle yuvarlanıyor, hayalini kurduğu bütün yokuşlardan bayırlardan dilediğince geçip gidiyordu.
Ancak bir gün çok yorulduğunu fark etti. Sürekli yuvarlanmak da ne yorucu bir işti. Durmak istedi. Duramadı…
Özlem Odabaşı Akıncılar
Çok düşündürücü güzel bir hikaye kalemine sağlık 🌟
Özlem’ciğimmm, canım…
Senden duyuyormuş gibi okudum.
Kalemine sağlık güzel arkadaşım🌹
Zihni hafifleten, insanı hayal dünyasına davet eden bir hikaye 🙂